1 Ocak 2012 Pazar

Kagemusha hayatı yaşıyorum

Bir gölge... Bir başkasının yerini alan. Güneş çıkana kadar, yada gerekli süre geçene kadar. Ve zamanı geldiğinde  arkasından taşlanırcasına, çamur atılırcasına uzaklaştırılan. Sırtından vurulan.

BANG!



Bugün her haftasonu yaptığım gibi, Bostanlıya gittim. Ömrümün 7'de 1'i o yolu geçerek gitti. Mağlum anne ve baba ayrı, işin ceremesini evlat çeker. Ama bir şikayetim yok. Bugün enteresan bir görsele denk geldim. Oldum olası, martılara hayranımdır. Uzun hikaye, başka zaman anlatılmalı. İstikametim feribota. Sahilden, biraz  rüzgarlı, kapalı bir havada. Martılar var her zamanki gibi. Bu sefer kalabalıklar. Avlanıyorlar. Eğer siz de izlediyseniz, sürünün en uzağında yalnız bir martı olur her zaman. Süzülür durur. Sınırın üstündedir.  Ama ne çok üstünde ne de çok altında. Kendimi hep o martıya benzetirim. Bu sefer farklıydı. Bir başka martı daha vardı. Karşılıklı daireler çiziyorlardı. Süzülürcesine. Sanki vals ediyorlardı, bir uyum içerisinde. Kimseler umurlarında değil. Birşeyler paylaşıyorlardı. Farklarını, duygularını, benliklerini.... Biliyor musunuz , kıskandım onları. Ne mutlu o martıya, martılara. Bir yandan da acıyorum o martıya, martılara. Eğer insan gibilerse, patalojiklerse.Nankörlerse... Ben de o martılar gibi, ne yukarda ne aşağıda. Sessizliğim belli, ama sakladıklarım bin karakış fırtınası. İçime gömüyorum, bir kısmını da paylaşıyorum. Taşlaşan yüreğimi biraz kötülükle yumuşatıyorum.




Şikayetim yok. Yada olmamalı. Tesadüf diye birşey yok. Tesadüf , tesadüf edilemez çünkü. Kaçınılmazlık kavramı bizi bağlayandır , bağlatandır bu kısır döngüye. Kader. Bu konu hakkında çok düşündüm inanın bana.  Ama herhangi bir dine bağladığımı zannetmeyin. İsimlerimize kadar herşeyin bir manası var. Evren bir düzen içerisinde, kendi düzeni var, yazılımı var. O yüzden insanları alkışlamanın veya yuhalamanın bir anlamı  yok. İddaa ediyorum, bu yazıyı okuyan bir allahın kulu varsa , zamanında kafasına elma düşse, o elmanın anasına bacısına söverdi. Ama biri gelir , yerçekimini bulur. Bunun gibi.

Benimse acı çekip, hayata lanet ederek devam ettireceğim bir süreç var. İsmim bu ya, yanacağım ve yeniden doğacağım. Yersiz ve zamansız. Geçmişin yükümlülüğünde, bin türlü bela ile belkide sorumsuzluklarımla. Hayalim vardı. Aslında yoktu. 8 ay öncesine kadar. Hep bir hayalsizlikle yaşadım. Ne yapsam olmadı. Birşeyler engel oldu.Bilinmez. Ama bir insanla tanıştım. Kendi amacımı anladım. Ne varki kısa sürdü. Belki de gerçek amacım bu değildi. Kader mi demek lazım, bilemiyorum. İçmek mi lazım, geriye bakmamak mı lazım bilemiyorum....





Her insan, her varlık kendince sıradan bu dünyada. Ama özel, olduğumuzu da unutmayalım.
 Herkesin yarası var, gayet sıradan. Ama hissettiğimiz özel, bunu da unutmayalım.


O yüzden insan devam etmeli hayatına, gücü varsa. Zaman geçiyor, yıllar arkada kalıyor. Yaşananlar bırakılıyor. Kimisi yeni maceralara atılıyor. Olanları atlatmaya çalışıyor. Yakıyor, yakmaya çalışıyor. Bir Anka kuşu gibi. Tekrardan doğmaya çalışıyor. Ben de doğmaya çalışanlardanım. Yakmaya çalışıyorum, ıslak bir kağıdı. Göz yaşlarımla ıslanmış, sırılsıklam. Bir umut içerisinde, belki kurur diye. Yok etmeye gerek yok diye. Umutsuzca, çabalıyorum. Ama doğrusunun yakmak olduğu biliyorum. Siz, eğer böyle bir çabada iseniz, yakın arkadaşlar. Yok edin, 2012'ye güzel bir başlangıç yapın.



Hepinize mutlu noeller, mutlu yıllar dilerim.


                                          ...see you space cowboy

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder