6 Eylül 2013 Cuma

Animenin Hası

Herşey  6-7 sene önce başlamıştı. Digitürk'ün marjinal kanalı S'nek TV, "anime" bilinciyle Türkiye'de ilk defa anime yayını yapmaya başlamıştı. İlkokul günlerinden sonra, animelere tekrar dönmek garip bir duyguydu. Pokemon, Digimon, Tsubasa, Slam Dunk,Candy vs...masum animelerden sonra kanlı bıçaklı görünce insan yadırgıyor tabi. Tenjou Tenge ve Samurai Champloo  yayınlanıyordu o zamanlar. Tenjou Tenge'den hatırladığım, delinin birisi arabanın üstüne çıkıp katana salladığı bölümdü. Çok sarmamıştı. Samurai Champloo'da ise ilk bölüme denk gelmiştim. Mugen'in çay evine girip oturduğu sahneyi çok iyi hatırlıyorum. Ara sıra denk geliyordum bu animelere takip edememiştim. Ta ki, bundan 2 sene sonra animelere merak sardığımda...

2011'de bu blogda özensiz bi özet geçmiştim duyurmak için. O zaman da soundtracklarından birine denk gelmiştim. 2 gün önce yine denk geldim. Tekrardan izleme kararı aldım. Sanki hiç izlememiş gibi zevkle izliyorum. Soundtracklarının önemi, aşağıdaki resimden belli edilmekte zaten.


Samuray kültürüyle, hiphop'u bağdaştırabilmek ilginç değil mi? Aslında amacı hikayenin içeriği olmayan bir anime. Ama görselliği, müziği,mizahı harmanlayıp seyirciye sunuşu insanı içine çekmeye yetiyor. Yönetmen Shinichiro Watanabe'nin kabiliyetini görmemek elde değil. Müzik demişken, çok sevdiğim bir parçasını dinleye durun:





Bunu dinlerken ben de bi özet geçeyim. 3 ana karakterimiz var:


                                                             Jin   ------    Mugen     ------ Fuu

Fuu, monotok bi hayatı olan, amcasının çay evinde geçimini sağlayan sevimli bi hanımkızımız. Kaçık bir samuray olan Mugen, bu hanımkızımızın çalıştığı çay evine girince olanlar olur. Ardından da, samuray geleneklerine bağlı olan sessiz ronin(bağımsız samuray) Jin, bu kargaşaya dahil olunca bu üç karakterin yolları kesişmiş olur. Yaşanan aksiliklerden sonra, hanımkızımıza bir konuda yardım etmek için söz vermek zorunda kalırlar. Ayçiçek kokulu samurayı bulmak...



Hikaye çok da anlamlı değil gördüğünüz gibi. Bölümlerin de birbirini takip ettiği söylenemez. Her bölümde farklı bir macera yaşanmakta. Parasız pulsuz olduklarından her bölümde karın tokluğuna çektikleri çileleri görmekteyiz. İşin komik yanı, hemen hemen her bölümde kızımız kaçırılmaktadır; her ne kadar en yetenekli iki samurayla dolaşıyo olsa da. Unutmadan söylemek gerek, bu samuraylar birbirlerini ezeli rakip olarak bellemiştir. Jin girdiği bütün düelloları kazanmış bir samuraydır, Mugen'le olan hariç...



2. bölüm zevksiz bir bölüm olabilir. Anında hüküm vermeyin izlerken. Ayrıca 13-14. bölümler animenin havasından kopmuş bölümlerden, 22. bölüm (zombilerin olduğu) tamamen alakasız bir filler. Direk kötülemiş gibi zannetmeyin, bunlar tek pürüzleri animenin. Bilinsin istedim. İçindeki ince ve kahkahalara gark eden esprileri, aksiyonu ve güzellikleri izleyince görüceksiniz. Ayrıca eski japonyayı, daha doğrusu togukawa klanın shogun olduğu Edo dönemi ; samuray çağının son dönemi hakkında bilgi edinebilir, gözlemleyebilirsiniz. Hikayenin ve olayların gerçeklikle ve yaşanmışlıkla bir alakası olmadığını hatırlatayım. Karakterler hayal gücünün ürünleri. Fakat tarihi karakterlere yada başka birçok gerçeğe atıfta bulunduğunu da not geçiyorum.



Aklıma gelmişken, soundtrackleriyle çok ünlü olan bu animenin OST'u 4 albümden oluşuyo.Sanatçıları ise Nujabes / Tsuchie / Fat Jon / Force of Nature . Nujabes en iyisiydi ki kendisi 3 sene önce vefat etmişti. Soundtrackler genelde funky, chill yada enstrümantel hiphop tarzı olduğundan, kısa kısa dinlerken keyif veriyor. İlerde asansör müziği yada süpermarken müziği gerekirse daha iyisini bulamazsınız. Bir çoğu için cennete giden asansörün müzikleri olarak benzetme yapılmakta.




Tabi bir de endingi vardır ki, her gece uyumadan önce dinlerdim.



Daha bir sürü güzel şarkısı var. Onları da izlerken dinlersiniz artık. Ölmeden önce izlemeye bakın. Ja...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder