Bu sanatsal görevin derinliklerine, az olan zamanımızda bir göz atalım. Unutmamak gerekir ki, bir AirAnka sözü "Beyaz kadın, güzel kadındır". Japonlar da bu sözü iyi benimsemişlerdir.
31 Ağustos 2011 Çarşamba
25 Ağustos 2011 Perşembe
Japon Nedir?
Budur.
Sizin için Nujabes ile anlaşıp , bi klip hazırladık. Hokkaido'da Sapporo ve Santori'lerimizi içtik. Ağır çekimde koşarcasına İwa Jima'ya kadar ilerlerdik. Böyle birşey çıktı. Görün, tanıyın, öğrenin.C'est la vie. Ciao bella.
Aho na hashirishuu. Anlamı ise videodaki davranışla müsemma; embesce koşuşturma. Sağlam bir vücut istiyorsanız, her gün koşun böyle.AirAnka kafası tavsiye eder...
Sizin için Nujabes ile anlaşıp , bi klip hazırladık. Hokkaido'da Sapporo ve Santori'lerimizi içtik. Ağır çekimde koşarcasına İwa Jima'ya kadar ilerlerdik. Böyle birşey çıktı. Görün, tanıyın, öğrenin.C'est la vie. Ciao bella.
Aho na hashirishuu. Anlamı ise videodaki davranışla müsemma; embesce koşuşturma. Sağlam bir vücut istiyorsanız, her gün koşun böyle.AirAnka kafası tavsiye eder...
21 Ağustos 2011 Pazar
Mantarı fazla kaçırdım
Rivayete göre de, kafayı bulmuş bir takım slytherin taraftarı çıkarttığı söylenmektedir.
Yada kafayı bulmuş bir takım ofis çalışanı.
Bi zamanlar da bunu dinlerdim tabi. Geçmişe mazi, kendisi nazi...
Yada kafayı bulmuş bir takım ofis çalışanı.
Bi zamanlar da bunu dinlerdim tabi. Geçmişe mazi, kendisi nazi...
19 Ağustos 2011 Cuma
Serzeniş
Saat gece 2 oldu , olmadı. Soluğu dışarıda buldum.
Belki aşağıdaki bakkal açıktır dedim, o esnada kapanıyordu.
Sahile çıktım. Banklarda oturan çiftleri gördüm.
Gözlerim doldu.
Sahile doğru gittim. Denizin dibindeki boş banklardan birine oturdum.
Az sayıda insan, arkadaşıyla, dostuyla belki sevgilisiyle
Yakmış sigaralarını, ellerinde içki. Koyu sohbetler birbirini izler olmuş.
Temiz hava iyi gelir her zaman. Bu sefer bana yaramadı belkide.
Dertliydim. Halen dertliyim. 2 ay olmuştu.
Hava da dertliydi. Böyle bir hava görmeyeli 2 ay olmuştu.
Kuzey rüzgarı vardı. Soğuktu. Üşümüştüm.
Yalnızlıktan üşüdüğüm kadar değildi.
Rüzgar darbeler halinde akıyordu.
Yarimden yediğim darbe kadar değildi.
Deniz dalgalıydı, sular savruluyordu, fırtına vardı
İçimde kopan tayfun kadar değildi.
Sular karaya çarpıyordu, ıslanıyordum
Ama beni sırılsıklam yapan gözyaşlarımdı.
Aşkımdı.
Karşımda bir ışık düzinesi vardı.
Mavişehir, çiğli, karşıyaka...
Ben güzelyalılıyım, benim için karşısı tamamen karşıyaka.
Biz onlara düşman onlar bize düşman.
Ama onu izlemek, beni benden alır.
Beni terk eden yarim.
Ben ona düşman, o bana düşman.
Ama onu izlemek, bunun tarifi yok.
Gördükçe hiç olurum, hiç oldukça hep olurum.
Anka olurum, kül olurum.
Kül oldukça , Küll olurum.
Oturdum, düşündüm. 2 saat boyunca.
Sanki 2 ay olmuştu.
Rüzgarla konuştum.Daha çok kulağıma fısıldadı.
Dertlerini anlattı.Kendi yöntemiyle.
Ben de ona anlattım. Kendi yöntemimle
Güftelerle, liriklerle, melodilerle.
Şarkılara "parça" denmesinin bir sebebi var elbette,
Kişinin sözlerini düşüncelerini tamamlamasıdır en nihayetinde,
Eğer insanın bazı durumlara dili varmıyorsa.
Orhan Veli , İstanbul'u gözleri kapalı dinliyordu,
Ne acıklıdır ki, ismi geçtiği an kulaklarımı tırmalar oldu.
İstanbul'u oldu olası sevmemişimdir.
6 ay öncesine kadar.
O gün, benim başkentim orası oldu.
Sevgilim , benim memleketimdi. Onun bulunduğu nokta, merkezimdi.
Memleketime daha bi tutunur olmuştum. Amacım olmuştu.
Ben, hiç amacı olmayan bir insana, bir amaç kazandırmıştı.
Bir hayal kazandırmıştı. Ve daha fazlasını ;
Sevmeyi ...
Şimdi ne oldu dersiniz ?
Bir insan amacını, hayalini kaybederse ne olur dersiniz ?
Hiç olur.
Kül gibi değil, kayıp bir ruh gibi.
AirAnka kafası, yalnız bir kafadır, sanılanın aksine.
Kendini soyutladığından değil, çevredekilerin soyut olmasından dolayı.
Buna da alışkındır. Alışmıştır. Daha doğrusu alışmıştı.
Fakat en ufak aydınlık bile, karanlık canlılarını delirtmeye yeter.
Bu durumda ötanazi , rüyadır birey için, uğruna değer bir DEĞER kalmadıysa dünyada.
Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e
Eğer o DEĞER varsa bu dünya da
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var ya, o koyuyor adama.
William Shakespeare , büyük adammış. Gerçek adammış.
Belki aşağıdaki bakkal açıktır dedim, o esnada kapanıyordu.
Sahile çıktım. Banklarda oturan çiftleri gördüm.
Gözlerim doldu.
Sahile doğru gittim. Denizin dibindeki boş banklardan birine oturdum.
Az sayıda insan, arkadaşıyla, dostuyla belki sevgilisiyle
Yakmış sigaralarını, ellerinde içki. Koyu sohbetler birbirini izler olmuş.
Temiz hava iyi gelir her zaman. Bu sefer bana yaramadı belkide.
Dertliydim. Halen dertliyim. 2 ay olmuştu.
Hava da dertliydi. Böyle bir hava görmeyeli 2 ay olmuştu.
Kuzey rüzgarı vardı. Soğuktu. Üşümüştüm.
Yalnızlıktan üşüdüğüm kadar değildi.
Rüzgar darbeler halinde akıyordu.
Yarimden yediğim darbe kadar değildi.
Deniz dalgalıydı, sular savruluyordu, fırtına vardı
İçimde kopan tayfun kadar değildi.
Sular karaya çarpıyordu, ıslanıyordum
Ama beni sırılsıklam yapan gözyaşlarımdı.
Aşkımdı.
Karşımda bir ışık düzinesi vardı.
Mavişehir, çiğli, karşıyaka...
Ben güzelyalılıyım, benim için karşısı tamamen karşıyaka.
Biz onlara düşman onlar bize düşman.
Ama onu izlemek, beni benden alır.
Beni terk eden yarim.
Ben ona düşman, o bana düşman.
Ama onu izlemek, bunun tarifi yok.
Gördükçe hiç olurum, hiç oldukça hep olurum.
Anka olurum, kül olurum.
Kül oldukça , Küll olurum.
Oturdum, düşündüm. 2 saat boyunca.
Sanki 2 ay olmuştu.
Rüzgarla konuştum.Daha çok kulağıma fısıldadı.
Dertlerini anlattı.Kendi yöntemiyle.
Ben de ona anlattım. Kendi yöntemimle
Güftelerle, liriklerle, melodilerle.
Şarkılara "parça" denmesinin bir sebebi var elbette,
Kişinin sözlerini düşüncelerini tamamlamasıdır en nihayetinde,
Eğer insanın bazı durumlara dili varmıyorsa.
Orhan Veli , İstanbul'u gözleri kapalı dinliyordu,
Ne acıklıdır ki, ismi geçtiği an kulaklarımı tırmalar oldu.
İstanbul'u oldu olası sevmemişimdir.
6 ay öncesine kadar.
O gün, benim başkentim orası oldu.
Sevgilim , benim memleketimdi. Onun bulunduğu nokta, merkezimdi.
Memleketime daha bi tutunur olmuştum. Amacım olmuştu.
Ben, hiç amacı olmayan bir insana, bir amaç kazandırmıştı.
Bir hayal kazandırmıştı. Ve daha fazlasını ;
Sevmeyi ...
Şimdi ne oldu dersiniz ?
Bir insan amacını, hayalini kaybederse ne olur dersiniz ?
Hiç olur.
Kül gibi değil, kayıp bir ruh gibi.
AirAnka kafası, yalnız bir kafadır, sanılanın aksine.
Kendini soyutladığından değil, çevredekilerin soyut olmasından dolayı.
Buna da alışkındır. Alışmıştır. Daha doğrusu alışmıştı.
Fakat en ufak aydınlık bile, karanlık canlılarını delirtmeye yeter.
Bu durumda ötanazi , rüyadır birey için, uğruna değer bir DEĞER kalmadıysa dünyada.
Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e
Eğer o DEĞER varsa bu dünya da
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var ya, o koyuyor adama.
William Shakespeare , büyük adammış. Gerçek adammış.
18 Ağustos 2011 Perşembe
Na Na Na Na Na Na Na BATMAN!
Batman candır. Cana na na na na na...
Bu kadarı bize yetmez mez mez mez mez.
(ɐu = ısǝƃɯıs unɯnʎpos)
Bu kadarı bize yetmez mez mez mez mez.
(ɐu = ısǝƃɯıs unɯnʎpos)
15 Ağustos 2011 Pazartesi
Olağan Şüpheliler
14 Ağustos 2011 Pazar
Ntvmsnbc Anime Galerisi
Ntvmsnbc sağolsun hoş, güzel bir galeri koymuş sitesine.Çıplak kadınlı galerilerden sıkılmıştık zaten. Çok hoş resimler var da, hangi resmin hangi animeye ait olduğu yazılmamış, eksik veya yanlış bilgiler falan filan. İlk anime Sengoku Basara denmiş mesela. Hatta bilgi wikipedia'dan alınmış. Afedersiniz ama çüş oha haydi şuradan aq . Bir de Tonari no Totoro'yu gösterip Miyazaki Hayao'nun adını söylersin , saygım sonsuz , ama Astro Boy'u açıklayıp da Tezuka Osamu'yu söylemiyorsan çüş oha haydi şuradan aq.
Herneyse galeriye göz atın siz, ben beğendim. Ecchiler de var, normal animelerin sapık ilustrasyonları da var.
Galeriye burada ikimashou ka ?
13 Ağustos 2011 Cumartesi
Konulu film mi dedi birisi ?
Konu buysa, brazzers tüm oskarlara bedel. "Savulun hain kobralar. Bu da benim kobram"
12 Ağustos 2011 Cuma
Kadınları çözmek o kadar da zor değil
11 Ağustos 2011 Perşembe
Penisilvanya Milli Stadı
1) http://maps.google.com/ gir
2) " Harman-Giest Stadium, Hazleton, PA. " yaz.
3) Uydu görüntüsünde, zoom yap.
3) Ya*aklara gel.
2) " Harman-Giest Stadium, Hazleton, PA. " yaz.
3) Uydu görüntüsünde, zoom yap.
3) Ya*aklara gel.
10 Ağustos 2011 Çarşamba
Bu da AirArda Kafası yada AirAnka Jr.
Yeah bro, give me five ...
6 yaşındaki çocuk da snowboard yapabiliyo. Eğer siz de öğrenmek istiyorsanız (kızlar), öğretirik ;)
Kağan Özmeriç'e de video için teşekkürler yada sağol dayı!!!
6 yaşındaki çocuk da snowboard yapabiliyo. Eğer siz de öğrenmek istiyorsanız (kızlar), öğretirik ;)
Kağan Özmeriç'e de video için teşekkürler yada sağol dayı!!!
Kaybedenler Kafası
Programın en güzel-eski kayıtlarından biri.Şehrin tüm kötü çocuklarına, aşk acısı çekenlere, beşiktaş-kadıköy vapurunda geçen 20 dakikayı ömür gibi yaşayanlara gelsin...
9 Ağustos 2011 Salı
Hatun Kafası
Hımm düşündüm, taşındım. Kafamdaki güzel hatun listesini çıkardım. 10 kişi falan çıktı. Yayınlamak isterdim amma ve lakin, 4 tanesinin porno yıldızı olması sebebiyle listeyi yok etme kararı aldım. Ama gözünüz, gönlünüz kalmasın diye ortamı birinciye bırakıyorum. Gönüllerin birincisine; As I said at all the time, we love Daisy Lowe
Ritimli ve Öfkeli
10 yıllık jedi, eskrim ve ninjutsu eğitiminin sonuçları.
8 Ağustos 2011 Pazartesi
Reklam yerinde ağırdır
7 Ağustos 2011 Pazar
Gez göz arpacık
Geziceksin, görüceksin, öğreniceksin, eğleneceksin. Hayat tabi başkalarına güzel. Siz siz olun, lotoyu tutturun...
Ayrıca çok başarılı çekimler. Sinema&Tv ve reklamcılık okuyan arkadaşlar, ders no 2.
Ayrıca çok başarılı çekimler. Sinema&Tv ve reklamcılık okuyan arkadaşlar, ders no 2.
5 Ağustos 2011 Cuma
4 Ağustos 2011 Perşembe
3 Ağustos 2011 Çarşamba
Hürriyet Kafası
Bir de milliyet online kafasına bayılırım. Ama şu arka sayfa kafasıyla dünyalara akalım
Geçelerde Millenium Falcon'u kaptım pederden, Chewbacca , Voltran bir de Pembe Rencır , erken boşalıyoruz Mordor yollarında. Sauron'da iki dakika çay içelim dedik. Tuncay Güney de oradaydı. Dedi, olum Bodruma gidelim, iki tane karı tanıyorum bu hafta oraya gidiyolar, akalım pompa yapalım ya. Peki nasıl gitcez dedim. Dedi "uzay yolu benden sorulur". Gidiyoruz işte, ama yollar nasıl karışık, nasıl karışık. Orda bi bakkala sorduk, dedi ikinci ışıklardan sağ sol yap abim. Karşımıza kocaman bi deniz çıktı. Nasıl hızlı gidiyoruz anlatamam. Frene bi asıldık. Cumburlop . O gün bugündür , isviçreli bilim adamlığı yapıyoruz ...
Sezyum'a resim için teşekkürler...
Geçelerde Millenium Falcon'u kaptım pederden, Chewbacca , Voltran bir de Pembe Rencır , erken boşalıyoruz Mordor yollarında. Sauron'da iki dakika çay içelim dedik. Tuncay Güney de oradaydı. Dedi, olum Bodruma gidelim, iki tane karı tanıyorum bu hafta oraya gidiyolar, akalım pompa yapalım ya. Peki nasıl gitcez dedim. Dedi "uzay yolu benden sorulur". Gidiyoruz işte, ama yollar nasıl karışık, nasıl karışık. Orda bi bakkala sorduk, dedi ikinci ışıklardan sağ sol yap abim. Karşımıza kocaman bi deniz çıktı. Nasıl hızlı gidiyoruz anlatamam. Frene bi asıldık. Cumburlop . O gün bugündür , isviçreli bilim adamlığı yapıyoruz ...
Sezyum'a resim için teşekkürler...
Acayip Kafası
Bu aralar pek duygusalım.Hiç bir amacım kalmamış, mutlu eden birşey kalmamış. Napayım, ne edeyim derken Sofi'nin Dünyası ile karşılaştım. Tekrar okumaya başladım. Felsefe dünyasıyla ilgilenenlere tavsiye ederim bu arada.Herneyse...
Her zamanki gibi bir başımayım. Sabah yine sevdiğimle barıştığımla ilgili rüyalarla uyandım. Buruk bir şekilde kalktım. Birşeyler yapayım dedim. Harry Potter'ın son kitabını okumamıştım. Vizyondan kalkmadan izleyim dedim. İzmirdeki sinemalara bakarken yanlışlıkla Konak Pier'e bakmışım. Vardır bunda bi hayır dedim. Geçen sefer olduğu gibi, yine sevdiğimle karşılaşırım orda dedim.Gün batımında. 4:15 seansına girdim. Hüzünlü bir şekilde çıktım filmden. Saat henüz 6:30. Ordaki bi kafeye oturdum. Bi efes dark söyledim ve bir dilim limon, herzamanki gibi. Biraz da umut. Yanımda kitabımı da getirmiştim. Hafif esintiyle güzel gidiyor tabiki. Açtım...
Platon ve öğrencisi Aristoteles'in çatışmasını düşündüm. Doğa ve idea çatışmasını düşündüm. En sonunda kafam "insan nedir?" gibi bir soruya takıldı. Düşündüm. İnsanı insan yapan nedir dedim. Bir klişedir ki "insan düşünebilen varlıktır" diye geçer. Peki bir insan cesediyle karşılaştığımızı var sayalım. Artık düşünme yeteneğini kaybetmiştir. O halde ona insan diyemeyiz. Demekki insan olmak et ve kemikle alakalı değildir. Düşünmek konusunu ele aldım. Hayvanlarda düşünebilen canlılardır. O zaman insan demek, hayatı sorgulayıp, kendimizi ileri seviye taşımaya çabalamak demek. Fakat, olduki bir sokak köpeği konuşmayı, hayatı sorgulayabilen ve bunu tartışabilen bir özellik kazanmış olsun. Bu varlık köpek mi olur, yoksa insan mı? Köpek dersiniz tabiki, insana özgü özellikler olsada . Burda da dış görünüş, ve alışıla gelmişlik ön plana çıkmakta. Yani kişinin algılarına, duyularına bağlı bir durum söz konusu. Fakat en başta " et ve kemikle alakalı değil" demiştik. İnsan mı yoksa İnsan "fikri" mi önce geliyor?
-Sonuç? Çok da umrumda değil. Bunları düşünmek, seks yapmak gibidir. Heycanlanırsın, dokunmak istersin, hissedersin, kendinden geçersin. Defalarca. Muhakkak karşındakinden önce boşalırsın, ve o an önce zevk, sonra burukluk, en son bi boşluğa dönüşür. Sonuç kendin olmuşundur son noktada. Yaptığının bir anlamı kalmamıştır, karşındaki nesnedir. Ancak üstünden zaman geçer, tekrar arzularsın.
-Felsefe de böyle. Merak edersin, sorgularsın, keşfedersin, sonuca ulaşıcakken orda takılırsın. Bir de bakmışın, ne anlamı var hayat bunu yapmasam da devam ediyor demişin. Tabi sonradan kendini düşünmekten alıkoyamazsın.
-Filozofları kafaya takmamak lazım, onlarda kendi alanlarının porno yıldızları sonuçta...
Her zamanki gibi bir başımayım. Sabah yine sevdiğimle barıştığımla ilgili rüyalarla uyandım. Buruk bir şekilde kalktım. Birşeyler yapayım dedim. Harry Potter'ın son kitabını okumamıştım. Vizyondan kalkmadan izleyim dedim. İzmirdeki sinemalara bakarken yanlışlıkla Konak Pier'e bakmışım. Vardır bunda bi hayır dedim. Geçen sefer olduğu gibi, yine sevdiğimle karşılaşırım orda dedim.Gün batımında. 4:15 seansına girdim. Hüzünlü bir şekilde çıktım filmden. Saat henüz 6:30. Ordaki bi kafeye oturdum. Bi efes dark söyledim ve bir dilim limon, herzamanki gibi. Biraz da umut. Yanımda kitabımı da getirmiştim. Hafif esintiyle güzel gidiyor tabiki. Açtım...
Platon ve öğrencisi Aristoteles'in çatışmasını düşündüm. Doğa ve idea çatışmasını düşündüm. En sonunda kafam "insan nedir?" gibi bir soruya takıldı. Düşündüm. İnsanı insan yapan nedir dedim. Bir klişedir ki "insan düşünebilen varlıktır" diye geçer. Peki bir insan cesediyle karşılaştığımızı var sayalım. Artık düşünme yeteneğini kaybetmiştir. O halde ona insan diyemeyiz. Demekki insan olmak et ve kemikle alakalı değildir. Düşünmek konusunu ele aldım. Hayvanlarda düşünebilen canlılardır. O zaman insan demek, hayatı sorgulayıp, kendimizi ileri seviye taşımaya çabalamak demek. Fakat, olduki bir sokak köpeği konuşmayı, hayatı sorgulayabilen ve bunu tartışabilen bir özellik kazanmış olsun. Bu varlık köpek mi olur, yoksa insan mı? Köpek dersiniz tabiki, insana özgü özellikler olsada . Burda da dış görünüş, ve alışıla gelmişlik ön plana çıkmakta. Yani kişinin algılarına, duyularına bağlı bir durum söz konusu. Fakat en başta " et ve kemikle alakalı değil" demiştik. İnsan mı yoksa İnsan "fikri" mi önce geliyor?
-Sonuç? Çok da umrumda değil. Bunları düşünmek, seks yapmak gibidir. Heycanlanırsın, dokunmak istersin, hissedersin, kendinden geçersin. Defalarca. Muhakkak karşındakinden önce boşalırsın, ve o an önce zevk, sonra burukluk, en son bi boşluğa dönüşür. Sonuç kendin olmuşundur son noktada. Yaptığının bir anlamı kalmamıştır, karşındaki nesnedir. Ancak üstünden zaman geçer, tekrar arzularsın.
-Felsefe de böyle. Merak edersin, sorgularsın, keşfedersin, sonuca ulaşıcakken orda takılırsın. Bir de bakmışın, ne anlamı var hayat bunu yapmasam da devam ediyor demişin. Tabi sonradan kendini düşünmekten alıkoyamazsın.
-Filozofları kafaya takmamak lazım, onlarda kendi alanlarının porno yıldızları sonuçta...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)